Rüzgarın yüzü yalaması, en az sokaklar kadar güzeldir. Ama bu rüzgar beni geri adım atmaya zorluyordu.
Filmlerden bildiğim titanlar yükseldi önümde, gürültüleri balkonlarda delirmiş kadınlar gibi oraya buraya çarpan çarşafların seslerini yedi yuttu. Gözlerimi kapattım.
Çenemi yukarı kaldırdım biraz. Boynumu sevgililerden daha bildik öpsün diye.
Gölgeme baktım, saçlarını geriye taradı kapkara elleriyle birkaç defa. Karanlık yüzünü saçlarından arındırdı.
Yürürken; ökçesiz ayakkabılarımın topuk seslerini, konuştuğumda kendi sesimi duyduğum gibi boğuk, içerlerden duyuyordum. Yeryüzünde bana ait olduğunu bildiğim tek şey, iç sesim, yürüyebiliyormuş. Sevindim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder